top of page

Gündemin Duygusal Yükü: Sosyopolitik İstikrarsızlık Stresi

  • Yazarın fotoğrafı: Mervenur Özyurt
    Mervenur Özyurt
  • 2 May
  • 4 dakikada okunur

Özellikle son zamanlarda ülke gündemini takip etmek hayatımızın doğal bir parçası haline geldi. Ancak gündemdeki hızlı gelişmeler, çoğu zaman üzerimizde ağır bir duygusal yük oluşturuyor. Kaygı, öfke, umutsuzluk, motivasyon kaybı gibi hislerin arttığını, günlük rutinlerimizin bozulduğunu ve geleceğe dair endişelerimizin daha da şiddetlendiğini hep birlikte deneyimliyoruz. Bu duygusal değişimler hem bireysel yaşamlarımızı hem de toplumsal ruh halimizi doğrudan etkiliyor. 


Unsplash
Unsplash

Toplumsal Olaylar Bireyi Nasıl Etkiliyor?


Bireyler sadece kişisel yaşamlarından değil, yaşadıkları toplumda meydana gelen olaylardan da derin bir şekilde etkilenir. Özellikle ekonomik krizler, doğal afetler, toplumsal olaylar, siyasi belirsizlikler gibi konuların kaygı, stres, umutsuzluk, öfke gibi duygusal tepkileri tetikleyebilmektedir. Bu bağlamda Sosyopolitik İstikrarsızlık Stresi (Sociopolitical Instability Stress) kavramından bahsetmek istiyorum. Ancak bu kavram daha çok dolaylı biçimlerde ele alındığı ve farklı kavramlarla örtüşen bağlamlarda incelendiği için literatürde doğrudan tanımını bulmak zordur.


Sosyopolitik istikrarsızlık stresi bireylerin içinde yaşadıkları toplumun veya ülkenin gündeminde meydana gelen toplumsal ve siyasi belirsizlikler, çatışmalar, ekonomik krizler, ayrımcılık ve protestolar gibi olaylar sebebiyle bireyin yaşadığı psikolojik bir stres türü şeklinde tanımlanabilir. Bazı belirtileri sürekli endişe ve korku hali, gelecek ile ilgili belirsizlik hissi, motivasyon kaybı, uyku problemleri, umutsuzluk ve tükenmişlik olabilir. Bugün Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz, işsizlik, hak ihlalleri, kadın cinayetleri, gençler arasında artan gelecek kaygısı ve adalet sistemine duyulan güvensizlik gibi olaylar, bireylerin bu stres biçimini doğrudan deneyimlemesine yol açabilmektedir. Her gün haberlerde tanık olunan adaletsizlikler ve toplumsal kutuplaşma, bireylerin ruh sağlığını zedelemektedir. Bu sosyopolitik istikrarsızlık ortamı, özellikle gençler, kadınlar ve dezavantajlı gruplar bu ortamda en çok etkilenen gruplar arasında yer almaktadır. Bu durum, yalnızca bireysel psikolojik sorunlara değil, aynı zamanda sosyal izolasyona, sosyal hayata katılımın azalmasına ve dayanışma ağlarının zayıflamasına da sebep olmaktadır. Toplumsal kutuplaşma, bu grupların ifade özgürlüğünü ve güvenli yaşam alanlarını tehdit ederken farklı kimliklerin bir arada yaşama olanaklarını daraltmakta, kişiler arası ilişkilerde güvensizlik ve ötekileştirme gibi olumsuz sosyal dinamikleri pekiştirmektedir.


Örneğin, sosyoekonomik ve politik çalkantıların yaşandığı Lübnan’da 2023 yılında yapılan bir araştırma, üniversite öğrencilerinin sosyoekonomik ve politik stresörler nedeniyle ciddi ruh sağlığı sorunlarıyla karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Çalışmaya katılan 240 öğrenciden elde edilen verilere göre öğrencilerin %54,2’si depresyon ve anksiyete belirtileri yaşarken, %52,3’ü tükenmişlik hissediyor. Özellikle kadın öğrenciler daha olumsuz sonuçlar bildiriyor (Al-Khalil ve ark., 2025). Bu bulgular, gençlerin içinde bulunduğu kırılgan durumu gözler önüne seriyor.


Pexels
Pexels

Medya Tüketimi ve Zihinsel Yorgunluk


Özellikle sosyal medya üzerinden maruz kaldığımız haberlerin ruh sağlımız üzerine etkisi oldukça büyük. Gün içinde kısa bir süreliğine vakit geçirmek için açtığımız sosyal medya platformları, beklenmedik bir şekilde karşımıza çıkan olumsuz haberler, adaletsizlikler ya da krizlerle bir anda içimizi daraltabiliyor. Bu durum özellikle son zamanlarda neredeyse hepimize tanıdık gelen bir ruh hali olsa gerek.


Sürekli değişen, yoğun ve çoğunlukla olumsuz içerikli haber akışı üzerimizde zihinsel bir yorgunluğa sebep oluyor. Haberden habere sürüklenirken, önce şaşırıyor, sonra öfkeleniyor, ardından da bu olan biteni normalleştirmememiz hissine kapılarak daha fazla bunalıyoruz. Bir noktadan sonra neyin “kötü” olduğuna dair algımız köreliyor ve duygusal olarak tükenmiş hissediyoruz.


Bu noktada medya tüketiminin sadece bilgi edinme aracı değil, aynı zamanda bir psikolojik stres tetikleyici bir kaynak haline geldiğini söylemek mümkün. Örneğin, kadın cinayetinin detaylarını defalarca okumak ya da protestolarda yaşanan şiddet görüntülerini görmek gibi travmatik olaylara tekrar tekrar maruz kalmak bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkilemektedir. Araştırmalar, kolektif travmalara dair medya maruziyetinin hem yetişkinlerde hem de çocuklarda travma sonrası stres belirtileri, akut stres, depresyon ve anksiyete gibi olumsuz ruh sağlığı sonuçlarıyla ilişkilendirilebileceğini göstermektedir (Dana Rose Garfin).



Ruh sağlığımızı korumak için neler yapabiliriz? (Pozitif bir perspektif)


Toplum olarak zor bir süreçten geçiyor olsak da bireyler olarak ruh sağlığımıza özen göstermek ve bu konuda bilinçli adımlar atmak büyük önem taşıyor.


İlk olarak, medya tüketimimizi bilinçli şekilde yönetmek ruh sağlığımızı korumada kritik bir rol oynayabilir. Takip ettiğimiz kaynakların güvenilir bilgi sunan ve nefret ya da kutuplaştırıcı bir dil kullanmayan kanallar olmasına özen gösterebiliriz. Zihinsel olarak yıprandığımızı fark ettiğimizde ise dijital detoks yaparak ekranlardan bir süre uzaklaşmak ruh sağlığımıza iyi gelebilir.


Ayrıca, günlük yaşamla bağımızı sürdürmek bir diğer önemli nokta. Günlük rutinlerimize devam etmek ve bu rutinlere iyi gelebilecek etkinlikler ekleyebiliriz. Örneğin, günlük programımıza spor yapmak, doğada vakit geçirmek, yaratıcı faaliyetlerle ilgilenmek gibi bize iyi gelebilecek aktiviteleri dahil etmek faydalı olabilir. Ek olarak, dijitalleşen dünyada, yoğunluğumuza rağmen sosyalleşmeye vakit ayırmak ruh sağlığımıza olumlu etkilerde bulunabilir.


Unutmayalım ki bu duyguları yaşayan tek kişi değiliz. Sosyal destek almak kadar, çevremize destek sunmak da hem bireysel hem toplumsal iyilik hâlini artırabilir. Zorlandığımızda ise bir uzmandan profesyonel destek almak ruh sağlığımız için atılabilecek kıymetli adımlardan biridir.


Unsplash
Unsplash

Sonuç olarak, içinde yaşadığımız toplumsal koşullar ruh sağlığımızı doğrudan etkileyebiliyor ve bu etkiyi görmezden gelmek pek mümkün olmuyor. Ancak bu zorluklara rağmen kendimizi korumak, duygularımızı tanımak ve ihtiyaç duyduğumuzda destek almak bizim elimizde. Bazen bir nefes almak, yalnız olmadığımızı hatırlamak ve bir arkadaşla konuşmak ya da sadece birkaç dakikalığına haberleri kapatmak gibi küçük adımlar bile ruh sağlığımıza iyi gelebilir.



Yararlanılan Kaynaklar:


Al-Khalil, Z.M., El Sheikh, W.G., Lababidi, G.H. et al. Impact of socioeconomic and political stressors on mental health: a cross-sectional study on university students in Lebanon. BMC Med Educ 25, 91 (2025).


Garfin, D.R. (n.d.), Media matters: Media exposure during collective trauma: Challenges and opportunities. https://istss.org/media-matters-media-exposure-during-collective-trauma-challenges-and-opportunities-dana-rose-garfin-phd/

 

 
 
bottom of page