Dijital Çağın Yan Etkileri: Sosyal Medya ve Ruh Sağlığımız
- Senem
- 28 Mar
- 4 dakikada okunur
Sosyal medya, 1997 yılında kurulan Sixdegrees ile hayatımıza girdi ve hayatı yaşayış şeklimizde büyük değişikliklere sebep oldu. Her yıl kullanımı daha da yaygınlaşan sosyal medya platformlarında aile ve arkadaşlarımızın neler yaptıklarından haberdar olmakla birlikte sosyal medya içerik üreticileri tarafından paylaşılan gönderileri görüntüleyebiliyoruz. Bazı sosyal medya platformlarını diğerlerinden daha popüler yapan kısımları ise algoritmaları. Etkileşim kurduğumuz videolar analiz edilerek benzer videoların karşımıza çıkmasını sağlayan bu platformlar, bu sebeple elimizden düşmez hale geliyor ve ekran süremiz arttıkça artıyor.
Sosyal medyanın ruh sağlığına olumlu ve olumsuz etkileri olduğu söylenebilir. Hayatın yoğunluğundan uzaklaşmak için bir sosyal medya platformunu açtığımızda karşımıza çıkan komik bir video, ruh halimizi iyileştirebilir; veya zor bir durumdan geçerken algoritmamız karşımıza benzer durumdan geçmiş birini çıkarır ve yalnız olmadığımızı hissettirebilir. Yaşadığımız zorlukları sosyal medyada kendimiz paylaşıp yorumlarda dünyanın her yerinden destek görebiliriz. Fakat bu destek yorumlarının yanında olumsuz yorumlara maruz kalmak da neredeyse kaçınılmazdır.

Siber Zorbalık
Siber zorbalık, "dijital platformlar, dijital ortamlar ve sosyal medya mecraları aracılığıyla rahatsızlık verme eylemi" olarak tanımlanmaktadır. Sosyal medyada içerik üreten çoğu birey de kötü yorumlara maruz kalmıştır. Bu kötü yorumlar çok çeşitli olmakla birlikte, ne tür bir gönderiye yönelik olacağı da gerçekten belirsiz. Viral olmak amacıyla hassas konular hakkında paylaşım yapan insanlara kötü yorumların gelmesi beklenebilir, fakat günlük hayatını paylaşmış birinin bile yaptıkları bir hareket sebebiyle veya sadece dış görünüşleri üzerinden kötü yorumlara maruz kaldıklarını görebiliriz. Kötü yorumların derecesi çok değişmekle birlikte hedef gösterilen yaş aralığı da çok geniş. Maalesef bu durum 18 yaş altı çocuk kategorisindeki içerik üreticilerini de kapsamakta.
Sosyal medyanın sağladığı anonimlik, insanların, karşılarındaki kişinin duygularını düşünmeden onlara hakaret edebilmelerine neden oluyor. Bu noktada kötü yorumlarda bulunan kişilerin, içerik üreticilerini nasıl algıladıkları da tartışılabilir. Bazıları gerçekten karşılarındaki kişilerin duygularını önemsemeden, anonimliklerini kullanarak bu yorumları bırakabilirlerken bazıları da sosyal medyanın taşınabilir cihazlarımızdan ibaret olması ve onları kapattıklarında bu içerik üreticilerini de ‘kapatmaları’ sebebiyle onları gerçek birer insan olarak algılamamaları sebebiyle olabilir. Ayrıca internet kişiliklerini kişisel olarak tanımadığımız ve karakterlerinin sadece gösterdikleri kadarını bildiğimiz için onlar hakkında bir yargıya varmada daha hızlı olabiliriz. Kötü içerikli yorumlar yapan kişiler de içerik üreticilerinin beğenmedikleri bir davranışlarını görüp bunu kişiliklerine atfederek acımasız yorumlar yapmaları da neden siber zorbalıkta bulunduklarına dair bir açıklama olabilir.
Sebebi ne olursa olsun, siber zorbalık, yapılmaması gereken ve maruz kalan kişilerin kaygı, depresyon, ruminasyon, konsantrasyon bozukluğu, üzüntü durumlarını yaşatabilecek bir olgudur (Tan & Yelda Şenkal, 2024).Kötü yorumlara maruz kalan kişilerin psikolojik sağlamlığı, hakaretlerden etkilenme derecesini etkileyecektir. Fakat önceden de belirttiğim gibi özellikle çocuk ve genç yaştaki internet kişiliklerine yapılan siber zorbalığın ruh sağlıklarındaki etkisinin ağır olacağına inanıyorum. Bazı çocuk sosyal medya kişiliklerinin aileleri tarafından, kendi istek ve iradelerinin çok da önemsenmediği bir biçimde içeriklerinin oluşturulduğunu ve paylaşıldığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu çocuklarda da siber zorbalığın etkileri, psikolojik ve davranışsal sorunlar olarak kendini gösterebilir.
Uyku Bozuklukları
Sosyal medya platformlarının bir grup insanın hayatını domine ettiği söylenebilir. Ellerden düşmemek için akıllıca tasarlanmış bu platformlar, bunu gerçekten başarıyor, kaydırdıkça fark etmeden ekran süresi arttıkça artıyor. Yer ve zaman fark etmeksizin devam eden bu kaydırma durumu, bazı kişilerin çok geç vakitlerde uykuya geçmelerine sebep oluyor. Sürekli tekrarlaması halinde sirkadiyen ritmi bozabilen bu durum, kişilerin uyku bozuklukları geliştirmesine sebep olabilir. Uyku bozuklarının bitkinlik, odaklanamama, gece uykuya dalmada zorlanma gibi fizyolojik etkilerin yanında depresyon ve kaygı bozukluğu gibi önemli ruh sağlığı sorunlarına yol açabilir (Zochil & Thorsteinsson, 2017). Bu sebeple ekran sürelerine dikkat edilmeli, özellikle uyku düzenini etkileyecek şekilde sosyal medya kullanımında bulunulmamalıdır.

Gerçekdışılaşan Güzellik Algılarımız
Sosyal medya beğeni sistemiyle çalışır, bu sebeple hepimiz beğeni almak için en mutlu, başarılı ve güzel olduğumuz anlarımızı paylaşırız. Bu durum, tamamen normal olmakla birlikte, platformların kullanımları arttıkça mükemmel görünüme erişmek bir amaç haline geldi ve bu amaca ulaşmak için çeşitli yollara başvuruldu. Böylece güzellik filtreleri hayatımıza girdi ve daha önce de var olan estetik operasyonlar yaygınlaştı.
Bu yöntemler tabii ki tek başlarına tartışmalı konular değiller, herkes istedikleri gibi görünme ve sosyal medyada kendilerini istedikleri gibi gösterme hakkına sahip. Fakat bireyler, özellikle ciddi takipçili, bir platforma sahip bireyler, vücutlarına yaptırdıkları estetik operasyonları yalanlayıp kendi çabalarıyla o hale geldiklerini söylediklerinde işler karmaşıklaşıyor. Kimsenin kimseye hesap verme zorunluluğu yok, söylemeyebilir, diyebilirsiniz ve bu tabii ki doğru, fakat bu konu hakkında hiç konuşmamak ile açıkça yalan söylemek arasında fark olduğunu düşünüyorum. Örneğin spor ve sağlıklı beslenme içerikleri üreten bir influencer vücuduna bir estetik operasyon yaptırırsa ve takipçileri kendisine bu durum hakkında sorular yönelttiğinde “Estetik yaptırmadım, spor programlarımı düzenli uygularsanız/diyet programlarıma göre beslenirseniz siz de böyle bir görünüme kavuşabilirsiniz,” derse bu, takipçilerinde yanlış algı oluşmasına sebep olabilir.
Buna benzer paylaşımlar paylaşan kişiler tarafından çoğunlukla zarar verme amacıyla paylaşılmıyor, fakat bu paylaşımlar, onları görüntüleyen bireylerde gerçekdışı güzellik algılarının oluşmasına neden olabiliyor. Örneğin bu “kolayca” erişilmiş bedenlere sahip olmak için normalin dışında diyet programları uygulayıp, vücudu çok zorlayan sporlar yapabiliyorlar. Bütün bu çabaya rağmen görüntüledikleri bedene -gerçekten o şekilde ulaşılmadığı için- sahip olamadıklarını gören bireylerin ruh sağlıkları kötü etkilenebilir. Buna ek olarak bireyler yeme bozuklukları geliştirebilirler ve psikolojik destek almaları gerekebilir.
Sosyal medyanın güzellik algılarını gerçekdışılaştırması problemi, bazı içerik üreticileri tarafından fark edilmiş bulunmakta ve bununla birlikte kendileri tarafından ‘sosyal medya göründüğü gibi değil’ mesajı veren içerikler ortaya konmakta. Bu cümleyi sadece güzellik algısı açısından değil, her açıdan genellememiz gerektiğini düşünüyorum. Sosyal medyada üretilen çoğu içerik etkileşim almak için gerçeklik taşımamalarına rağmen gerçekmiş gibi tasarlanmakta. Bu sebeple karşımıza çıkan her türlü içeriğin doğruluğunu güvenilir kaynaklardan sorgulamalıyız. Sosyal medya ile gerçek hayat arasındaki ayrımın farkında olursak ve sosyal medyayı sorumlu bir şekilde kullanırsak çok daha verimli bir deneyim yaşayabiliriz.
Yararlanılan Kaynaklar
Tan, H., & Yelda Şenkal. (2024). SİBER ZORBALIK OLGUSUNUN PSİKOLOJİK VE DAVRANIŞSAL ETKİLERİ İLE SİBER ZORBALIĞA KARŞI GELİŞTİRİLEN SAVUNMA MEKANİZMALARINI DİJİTAL YERLİLER ÜZERİNDEN İNCELEMEK. Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi. https://doi.org/10.47994/usbad.1510397
Zochil, M. L., & Thorsteinsson, E. B. (2017). Exploring poor sleep, mental health, and help-seeking intention in university students. Australian Journal of Psychology, 70(1), 41–47. https://doi.org/10.1111/ajpy.12160