top of page

Ekonomik Krizin Ruh Sağlığı Üzerindeki Yaraları

  • Senem
  • 14 Mar
  • 4 dakikada okunur

Sosyoekonomik Durum ve Ruh Sağlığı


Son yıllarda şiddetlenen ekonomik kriz, hayatımızın neredeyse her alanına sızmakta, bu durumun en çok etkilediği faktörlerden biri de ruh sağlığımız. DİSK’in verilerine göre ülkenin %57’sinin asgari ücretle çalışıyor oluşu ve asgari ücretin açlık sınırının altında kalıyor oluşu halkın çoğunluğunun sosyoekonomik durumunu özetleyebilir. Avrupa’nın en mutsuz ikinci ülkesiyiz, birinci ise savaşta olan Ukrayna. Bu durumun en büyük sebeplerinden biri, çevremizdekiler tarafından ve sosyal medya platformlarında yayınlanan sokak röportajlarında en çok zikredilen kelime olan ekonomi. Sosyoekonomik durum açısından dezavantajlı olan bireylerin ruh sağlıklarının ve algılanan sosyal destek durumlarının daha negatif olduğu bilinmekte (Tosun & Akça, 2014), ruh sağlığı destek merkezlerine erişim açısından ise devlet hastanelerinin yetersiz olduğu söylenebilir. 1 yıllık bebek bezi desteği vaat edilerek intihar etmekten vazgeçirilen babayı düşünerek, ekonomik olarak zorlanan bireylere verilebilecek sosyal ve profesyonel desteğin karın doyurmadığı için ne kadar faydalı olabileceği tartışılabilir fakat yine de kişilerin hayatlarında olumlu değişiklikler yaratabileceğini düşünüyorum.


Pexels
Pexels

Genç Yetişkinlerin Geçim Mücadeleri ve Umutsuzluk


Ülkemizin içinde bulunduğu bu durumdan en çok etkilenen yaş grubundan birinin 18-30 yaş arası genç yetişkinler olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle üniversitelilerin okul ihtiyaçlarını karşılama ile birlikte sosyalleşme için de maddi kaynağa ihtiyaçları var. Bu temel ihtiyaçlardan biri barınma. Başka şehirlerde okuyan öğrencilerin devlet yurdu çıkmaması durumunda karşı karşıya oldukları kira miktarları çok fazla. Bu kira miktarlarından kaçmak için özel yurtlara başvurduklarında ise fiyatların çok yakın olduğunu görmekteler. Devlet tarafından kendilerine verilen burs ve kredi miktarı ise hiçbir harcamalarını karşılamıyor. Devlet yurdunda kalma şansı yakalayan öğrenciler ise kalitesiz yemekhane öğünlerinden ötürü zehirlenmeler yaşayabiliyorlar. Bu zehirlenme durumu aslında sadece devlet yurdunda kalan öğrenciler için geçerli değil, ucuz olduğu için hijyenik olmayan yerlerde yemek yemek zorunda kalan herkes için geçerli.


Temel ihtiyaçlarını zar zor karşılayan gençler için arkadaşları ile sosyal etkinlikler yapmak tamamen lüks olarak kalıyor. Aslında sosyalleşmek de bir temel ihtiyaç ve bu ihtiyaçlarını yeterince yerine getiremeyen gençler, bütün bu zorlukları üniversite bitirip bir meslek sahibi olmak için yaşıyor. Mezun olduktan sonra iş bulmak ise bir diğer zor süreç. TÜİK verilerine göre bir lisans mezununun ilk işini bulma süresi ortalama süresi ise 14,4 ay. Yıllarca çabaladıktan sonra karşılaşabilecekleri bu uzun iş arama süreci, gençlerin umutsuz hissetmelerine ve ruh sağlıklarında olumsuz etkiler görülmesine sebep oluyor. Gelecek kaygısının getirdiği mutsuzluğun yanında ailelerine karşı hissettikleri mahcubiyet de onları suçluluk duyguları yaşamaya ve seçimlerini sorgulamaya itiyor. İşsizlik sürecinde imkan yaratabilen gençler ise beyin göçü gerçekleştirebiliyorlar. Belki de aile ve arkadaşlarından uzakta olmak istemedikleri için, veya başka sebeplerden dolayı ülkelerinde yaşamak isterlerken imkan yetersizliğinden dolayı başka bir ülkeye göç etmek zorunda kalan genç yetişkinler için beyin göçünde bulunmak da zorlayıcı bir süreç olabilir.


Unsplash
Unsplash

Tedmem’in Bir Bakışta Eğitim 2024: Türkiye Üzerine Değerlendirme ve Öneriler çalışmasında ülkemizdeki 18-24 yaş aralığındaki genç nüfusun %31,1’inin ne eğitimde ne istihdamda (NEET) olduğu belirtilmiştir. Bireyler çeşitli sebeplerden dolayı kendilerini bu durumun içinde bulmuş olabilirler: işverenlerin deneyim beklentisi, düşük maaş teklifi, insancıl olmayan şartlar… Herhangi bir sebepten dolayı iş aramaktan vazgeçmiş olan genç nüfusun oranının bu denli yüksek oluşu içinde bulunduğumuz durum hakkında bilgi sağlamakta. Ekonomik zorluklar çeken diğer bireyler gibi NEET bireylerin ruh sağlığı durumu tahmin edilebilir. İçinde bulunulan durumun asla değişmeyeğine dair düşünceler kişiyi daha derin ruhsal sorunlara sürükleyebilir. Bu ruhsal durumun, içinde bulunulan durumdan çıkma konusunda çabalamama gibi davranışsal etkileri de olabilir, ve sonuç olarak içinden çıkılması zor bir kısır döngü yaratılmış olur.

 

Neler Yapılabilir?


Aile Sağlığı Merkezlerine herkesin düzenli olarak ruh sağlığı kontrolünü yapacak psikologların atanması fikri, uzun süredir tartışılan bir öneri. Bu çözüm önerisinin çift taraflı avantajları var: ülke çapında çok fazla mezun veren psikoloji bölümü mezunu psikologların Aile Sağlığı Merkezlerine atanarak istihdamlarının kolaylaştırılması ve bireylerin görüşebilecekleri bir psikoloğa sahip olmaları sağlanarak herkesin ruh sağlığı hizmetlerine erişiminin ulaşılabilir hale getirilmesi.


Üniversitelerin, öğrencilerin yararlanabilmesi için psikolojik danışmanlık imkanları bulunmakta. Fakat çoğu öğrenci bu imkandan haberdar olmadığı için yararlanamamakta. Bu sebeple üniversitelerin, bu imkanlarının öğrencilerin görebileceği şekilde bilgilendirme yapıp erişimlerinin kolaylaştırılması gerektiğini düşünüyorum.


Sosyal destek bir diğer önemli faktör. Sosyoekonomik durumu düşük olan bölgelerde algılanan sosyal destek oranlarının da daha olumsuz olduğu, yapılan bir çalışmada tespit edilmişti (Tosun & Akça, 2014). Bu durum, ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri daha da derinleştirebilir. Bu nedenle, dezavantajlı bölgelerde topluluk etkinlikleri düzenlemek, bireylerin içinde bulundukları topluluk ile daha fazla etkileşime girmelerini ve aidiyet duygularını güçlendirmelerini sağlayabilir.


Unsplash
Unsplash

Her geçen yıl daha da bireyselleşiyor, aynı apartmanda yaşadığımız komşularımız ile bile iletişimi minimuma indiriyoruz. Etrafımızda olan bitenin farkında değiliz, belki de bizim biri ile yapabileceğimiz arkadaşlığın o kişide nasıl bir olumlu etki yaratabileceğini bilmiyoruz. Özellikle ileri yaştaki ve/veya ekonomik açıdan zorlanan komşularımızı, tanıdıklarımızı kontrol etmemiz, yemeğimizi biraz fazla yapıp onlara da vermemiz, mümkün olduğunca onlar ile vakit geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu, tabii ki soruna kalıcı bir çözüm sağlamamakta, fakat umutsuz durumda olan birinin hayatına dokunma imkânı yaratabilir.


Psikolog meslektaşlarımız, ihtiyaç sahiplerinin ruh sağlığına erişimini kolaylaştırmak adına ellerinden geldiğince uygun ücretli terapi hizmetleri sunmakta. Ancak, bu hizmetlerden haberdar olmayan veya çekinceleri olan birçok kişi bulunmakta. Bu noktada bizler de çevremizdeki insanları bilinçlendirerek ve yönlendirerek değişimin bir parçası olabiliriz. Ayrıca, ruh sağlığı hizmetlerine dair önyargıları azaltmak adına terapi sürecinin önemini anlatabilir ve psikolojik destek almanın zayıflık değil, bir hak olduğunu vurgulayabiliriz.


Yararlanılan Makale


Tosun, A.S. & Akça, G. (2014). KONYA KENT MERKEZİNDE SOSYOEKONOMİK ÖZELLİKLERİ FARKLI OLAN BÖLGELERDE YAŞAYAN BİREYLERİN SOSYAL DESTEK VE RUHSAL SAĞLIK DURUMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER. Journal of Anatolia Nursing and Health Sciences17(4). https://doi.org/10.17049/ahsbd.91430

 
 
bottom of page